Bir insan aklına bir şeyi koyarsa, mutlaka yapar; tek ihtiyacı olan şey “motivasyon”dur. O motivasyon bazen sizi destekleyen bir arkadaş, bazen sizi üzen bir söz, kendinizi kötü hissettiren bir an, bazense bir filmden, müzikten, resimden, bir insandan aldığınız ilham olur.
Benim motivasyonum da beni üzen bir an oldu…
Tam da kilolarımı kamufle etmeyi öğrendim dediğim bir zamanda, bir toplantıda, hepimizin bildiği takip ettiği ünlü bir diyetisyen hanım, kilolarım nedeniyle kendi de kilolu çıkabilir endişesiyle bir fotoğraf karesinde benimle yan yana gelmek istemediğini herkesin içinde belirttiğinde hem utandım hem çok üzüldüm. O vakit hala bebeğini emziren bir anneydim. Velhasıl, sunum yapanlar olarak, o karede bir araya geldik.
Öte yandan, ilk hamilelikte o çılgın kilolarla karın kaslarım yırtılmış, ayrılmıştı (tıbbi adıyla diastesis recti) sonrasında 2. hamilelikte gelince, artan ağrılarım nedeniyle hayat kalitem etkilenmeye başlamıştı. Görüş aldığım 3 farklı doktor da gözümü korkutan bir ameliyattan bahsetmişlerdi, büyük bir kesi, dikilen kaslar, onarılan fıtık ve tabii tüm bunların yapılabilmesi için karın bölgesinde o kocaman yağların temizlenmesi…sonrasında uzun bir nekahat dönemi, korse kullanımı, ağır kaldırmama (çocuklar dahil) …üzüntüme ek bir de nur topu gibi korku motivasyonum olmuştu :)
Dedim ya insan bir şeyi gerçekten aklına koyarsa yapabilir diye…
İşte o gün, bu işi tersine çevirmeye karar verdim.
ü İşe ilk önce şeker ve yüksek karbonhidratlı her şeyi beslenmemden çıkartarak başladım. İlk hafta zordu, geceleri acıkıyordum, aklım bin bir türlü ikna oyunları ile beni kandırmaya çalışıyordu; hadi kalk 1 dilimden bir şey olmaz, kalk ağzına bir şey at, emziriyorsun, enerjiye ihtiyacın var…ama işin sırrı ilk haftayı atlatabilmekte. Çünkü vücut bir mucize ve nasıl terbiye ederseniz o şekle hemen giriyor.
Kendime dengeli öğünler oluşturdum; mutlaka bir çorba ve yanında mevsimin sebze yemeği, yanında salata. Bir gün sebze, bir gün baklagil, bir gün balık gibi kurguladım.
Hareket etmek için, kendimi zorlamadan haftada 1-2 gün yarım saatlik yürüyüşler ekledim açık havada. Yağmur demedim, kar demedim, çamur demedim yürüdüm. Yürüdükçe zamanı artırmaya başladım. Haftada 3 oldu, 1 saat oldu.
Sonrasında sağlık durumum nedeniyle daha fazlası için işinin ehli bir uzmanla çalışmam gerektiğine karar verdim bu sefer 2 gün yürüyüşe, 2 gün de kas kuvvetlendirici, direnç arttırıcı egzersizler ekledim. 4 sene oldu bırakmadım, artık eskisi kadar yoğun çalışmıyorum çünkü o kilolar gittikten sonra bundan sonrası sağlığımı korumak amaçlı.
Şekeri hayatımdan tamamen çıkarttım. (Şimdi aralarda kaçamaklar oluyor sadece)
En önemlisi, ailemin desteği en büyük gücüm oldu, ruhumu motive etti.
Azar azar başladı kilolar gitmeye…zaten önemli olan hızla kilo vermek değil, tüm bu sürece bütünsel yaklaşarak “sürdürülebilir bir yaşam tarzı” haline getirmek. Hayat, peynirleri kibrit kutusu ile ölçmek, kaç gr. yeşillik yediğimizin matematiğini tutarak yaşamak için çok kısa.
Önemli olan ilk önce kendi dengenizi bularak bu dengeyi hayatınız boyunca tutturabilmek.
Benim sonucum ilk 15 kiloyu 1 yılda, tamamen yağdan vererek ve 38 bedene düşmek oldu. Sonrasında uzunca bir süre 38 bedenden inemedim ama yılmadım, yorulmadım, aç da kalmadım, azimle devam ettim. Sonrasında da 34-36 arasında gidip geldim. Şu an ilk hamilelik kilomdan bile daha zayıfım ve her şeyi dozunda yiyorum. Evet bazen dengem bozuluyor ama sonrasında hemen toparlıyorum.
Bundan çok daha önemlisi, doktorların bile şaşırdığı, artık ameliyatlık bir durumum kalmaması oldu. Doğru beslenme, doğru spor ve iç motivasyon (huzur, inanç, destek) ile bunu başardım.
Asla katı diyetlere inanmıyorum. Herkese aynı diyetin yaptırılmasına da karşıyım. Bana iyi gelenler size gelmeyebilir. Ama yolculuğum size de ilham verebilir.
Comments