Hiç düşündünüz mü neden bazı ortamlara girdiğinizde orada kendinizi daha iyi hissettiğinizi veya bazı insanların neden enerjinizi arttırıp, bazılarının da modunuzu düşürdüğünü?
Çünkü; Hayat = Enerji
Etrafımızda gördüğümüz canlı, cansız her şeyin bir enerjisi var. Soluduğumuz havadan, yediğimiz yemeye, kullandığımız eşyalara kadar her şeyin etrafına yaydığı bir titreşimi, enerjisi var.
Kin, nefret, öfke, kıskançlık gibi olumsuz ve yıkıcı düşünceler, bedenlerimizdeki enerji akışını bloke eder, önce auramızda sonra çakralarımızda, en son da fiziksel bedenimizde hastalık olarak gösterir. Hastalıklar önce enerji bedende başlar.
Ruhsal olarak dingin ve sağlıklı olduğumuzda da frekansımız artar, bu nedenle bazı insanların enerjileri daha yüksektir ve size de kendinizi iyi hissettirirler. Oysa tam tersi, sürekli şikâyet eden, kendini başkalarıyla kıyaslayan, her şeyde kusur arayan insanlar da enerjinizi çekerler.
Yemek yapan kişinin enerjisi de yemeğe geçer. O yemeği neşeyle, keyifle ve sevgiyle yaparsanız, yiyenlere de aynı duyguları geçirirsiniz. Büyüklerimizin söylediği, “yemeğe sevgisini” katmak söylemi de buradan gelmektedir.
Nazar ise, farkında olarak veya olmayarak, düşünce yoluyla gönderilen titreşimlerin yaptığı etkidir. Ancak hiçbir madde belli sınırlar dışında titreşemez. Yani, kötü duygu ve düşünceler, etki edecek ortam bulamayınca çıktığı yere geri döner. O zaman kişi kendi olumsuz düşüncesini kendisi yaşamak zorunda kalır.
O yüzden sağlıklı beslenmenin, bütünsel sağlığın sadece bir parçası olduğunu unutmayın. Sadece tabağınızdakileri değil, kalbinizdeki ve zihninizdekileri de temiz tutmaya çalışın, enerjinizi düşüren insanlardan, ortamlardan uzak durmaya çalışın. Affetmek, unutmak her zaman kolay olmasa da sizi rahatlatır, iyileştirir.
Benim bu konuda, çocuklarıma da öğretmeye çalıştığım mottom;
“Hayatta herkes kendi davranışından, kendinden sorumludur.” Kim ne yaparsa yapsın, sen bildiğin doğrudan şaşma.
Enerjisi bol bir haftasonu olsun.
Comments